Hz. İmam Hasan Mücteba'nın (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Din kardeşlerinin haklarını bilmek, insanı Allah'a yakın kılar ve bu haklarından vazgeçerse Allah nezdindeki yerini kaybetmesine ve Allah'ın o kişiye öfkelenmesine neden olur. Dolayısıyla birinci aşama hakların tanınması, ikinci aşama ise hakların uygulanmasıdır.
Ayrıca Hz. İmam Kazım (a.s) Kabe'nin önünde durmuş ve şöyle buyurmuştur: Ey Allah'ın evi, hakkınız ne kadar büyüktür, fakat Allah'a karşı müminin hakkı sizden üstündür. O halde müminlerin haklarının ne olduğunu bilmemiz gerekir. Kıyamet gününde bütün günahları bağışlayabilirler. Elbette mümkündür, çünkü Allah, "Rahman ve Rahîmlerin En Merhametlisi" iken, hikmet sahibidir ve hikmetsiz işlemez. Herkesi affedecekse, neden bu kadar çok peygamber gönderdi? Yani bir sebepten dolayı benim günahlarımı bağışlamak isteyebilir ama Allah'ın asla affetmediği günahlardan biri de din kardeşlerinin haklarını yok etmektir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Müslümanın Müslüman üzerinde 30 hakkı vardır ki, ödemedikçe veya helallik almadıkça ondan ayrılması mümkün değildir. Sonra 30 hakikati sayarlar ve şu noktaya gelirler: Kim kardeşinin hakkına riayet etmezse kıyâmet günü sorguya çekilecek ve cezaya çarptırılacaktır. Hüküm, kişinin sevabını almak veya karşı tarafın günahlarını ona yüklemektir. Dolayısıyla bu hakları kullanmazsanız ya sevablarınızı vermeniz ya da karşı tarafın günahlarının kefaretini ödemeniz gerekir.
* Hüccetülislam Seyyid Muhammed Bakır Alevi Tahrani'nin sözlerinden alınmıştır.