IQNA

Hem radikal hem de Müslümanların haklarını savunan Hindular var

10:29 - June 19, 2022
Haber kodu: 3476508
Hindistan Uzmanı Dr. Duygu Çağla Bayram: Hindistan’da Müslümanlara karşı şiddet eylemlerinde bulunan ve nefreti besleyen radikal Hindulara tanık olduğumuz gibi, Müslümanların yanında yer alan ve Müslüman haklarını savunan Hindulara da şahit oluyoruz.

Hindistan’da uzun yıllardır Müslümanlar birtakım zorluklara maruz kalıyor. Müslümanların durumunu, Hindu milliyetçiliğini ve İslam dünyasının rolünü Hindistan Uzmanı Dr. Duygu Çağla Bayram’a sorduk.

1. Müslümanlar özeline geçmeden önce, Hindistan'da Müslümanlar başta olmak üzere azınlıkların haklarının korunmadığını söyleyebilir miyiz? Hindistan'da Hindular dışındakiler güvende mi?

Bu noktada genelleme yapmak, net bir ifade kullanmak doğru değil. Nitekim azınlık haklarını koruyan uygulamalar mevcut. Ancak, zayıf. Ayrıca, güvenlik gibi devletin genel yetki ve sorumluluğunu içeren konular yasal olarak evrensel, yani herkes için geçerli. Ama tabii uygulama olarak farklılıklar, aksaklıklar veya yanlış uygulamalar görülebiliyor. Neticede insan her yerde insan. Ve özellikle son zamanlarda dünya genelinde olduğu gibi Hindistan’da da İslamofobinin yükselişini göz ardı edemeyiz. Dolayısıyla Müslümanlar söz konusu olduğunda haklarının korunması noktasında Hint devlet erkânı tarafından daha samimi ve daha somut adımların atılması gerektiğini düşünüyorum.

2. Geçtiğimiz günlerde Peygamberimize hakaret eden iki siyasi şahsiyet tepkilere neden olmuştu. Neler söylemek istersiniz zaman zaman şahit olduğumuz bu hakaretler için?

Saygıdan ve hoşgörüden uzak bu tür yaklaşımlarla karşılaşmak oldukça üzücü, can sıkıcı. Bizde bir deyiş vardır: Beş parmağın beşi bir değildir. Yani, demek istediğim, insanlar yalnızca dil, din, ırk vs. gibi noktalarda farklı değil; karakter, ahlâk, yaşama bakış açısı, eğitim ve yaşamdaki olanaklara erişme durumu gibi birçok noktada da farklılık gösteriyor. Benim bakış açıma göre insanlar sadece ikiye ayrılıyor: iyiler ve kötüler. Ancak, her ne olursa olsun, insanlar insanların değer yargılarına saygı ve hoşgörü duymalı. Ki birliktelik, birlikte varoluş ancak bu şekilde yaşanabilir oluyor. Nitekim bu zaten insanlığın, insan olmanın bir getirisidir aslında. Ayrıca, bu gibi oldukça hassas konular hiçbir zaman hiçbir şey için araç olmamalı veya araç edilmemelidir. Yani, nefret ile, ayrıştırma ve ötekileştirme ile beslenmemeli hiçbir insan ve hiçbir amaç…

3. Hindistan'da azınlıktaki Müslümanların bağımsız bir devleti olsaydı, o ülke nüfus bakımından dünyanın sekizinci büyük devleti olurdu. Dünyanın en büyük nüfusuna sahip Müslüman azınlıklar Hindistan'daki Müslümanlar. Buna karşın Hindistan'da Müslümanlar arasında bir birlik olmadığını söyleyebilir miyiz? Eğer öyleyse bunun sebebi nedir?

Evet, her ne kadar sayıca büyük bir Müslüman nüfusundan söz edebilsek de Hindistan Müslümanları arasında tam olarak bir birliğin varlığından söz etmemiz çok zor. Bugün 200 milyonun üzerinde bir Müslüman varlığı Hindistan’da bulunuyor ve bu sayı da Hindistan’ı dünyanın ikinci/üçüncü büyük Müslüman nüfusuna sahip bir ülke konumuna getiriyor. Ancak, bu oldukça yüzeysel ve genel bir bilgi. Tabii burada, ekstra bir bilgi olarak, şöyle bir açıklık getirmek çok daha sağlıklı olur: Müslüman nüfusu açısından dünyada başı çeken Endonezya’nın ardından Pakistan ve Hindistan’ın Müslüman nüfusları birbirlerine oldukça yakın ve geçişken, yani nüfus sayımı olarak net bir sayının elde edilmesi zor olduğundan iki ülke için ikincilik ve üçüncülük sıralamasının değişken olduğunu göz önünde tutmak çok daha isabetli bir yaklaşım olur.

Ancak şu var ki en büyük Müslüman azınlığı ya da en büyük azınlık denildiğinde kuşkusuz ilk akla gelen Hindistan oluyor. Peki, Hindistan Müslümanları arasında neden tam olarak bir birlik sağlanabilmiş değil? Aslında bunun yanıtı Hindistan kadar derin ve karmaşık. Hindistan genel yapı itibarıyla farklılık içinde birliği, birlik içinde farklılığı sembolize ediyor. Din, dil, kültür, gelenek-görenek, etnisite, anlayış vs. Bakımından oldukça çeşitli bir topluluğun politik birlikteliğinden söz ediyoruz ki zaten bu nedenle Anayasası’nda da kendini federal olarak değil, Devletler Birliği olarak tanımlar.

Tabii bu çeşitlilik Hindistan Müslümanları için de geçerli. Ayrıca, anakara Hindistan Müslümanları Hindu kültürüyle yoğurulmuş bir yaşam tarzına sahiptir. Anakara ifadesinden kastım, Hindistan’ın birlik topraklarında ve Keşmir Müslümanları özelinde sözünü ettiğimiz etkileşim durumu pek yoktur. Örneğin, Keşmir Müslüman topluluğunda kendi içlerinde toplumsal/sosyal bir ayrışma pek göremeyiz. Ancak, Hindistan’ın çekirdek kesiminde ya da kalbinde yer alan Müslüman topluluğu, mezhepsel olarak ayrışmanın yanı sıra, tıpkı Hindu kültüründe yer alan kast (Varna) sistemi gibi sosyal bölünmelere de sahiptir. Ki genel anlamda soy isimlerinde dahi bu ayrımın çoğunlukla yansıdığını görürüz.

Yani, örneğin, aynı mezhepten olan, aynı imamı takip eden insanlar arasında dahi bölünmeler söz konusu olduğundan, aynı mezhepten insanlar arasında birbirleriyle evlilikten kaçınma veya birbirlerinin camisinde ibadet etmeme gibi konular gündeme geliyor.

4. Müslümanlara yönelik şiddet eylemleri rutin halini aldı, zaman zaman sosyal medyada şahit oluyoruz. Bu durum ne kadar devam eder? Hindistanlı Müslümanları neler bekliyor?

Sonsuza kadar. Yani, insanlık var oldukça maalesef şiddet de var olacaktır. İlk soruya yanıt verirken kurduğum bir cümleyi şöyle güncelleyeyim: İnsan her zaman her yerde insan. Her zaman, her yerde, her toplumda radikal anlayış biçimi gelişmiştir. Ancak, bu noktada genelleme yapan bir yaklaşım çok sağlıklı olmaz. Yani, bir kişinin veya bir grubun yaklaşımını dikkate alarak, bunu tüm topluma genellememeliyiz. Nitekim her toplulukta marjinal birey ve gruplar olur, olacaktır. Örnek olarak, Hindistan’da Müslümanlara karşı yanlış tavırlar sergileyen, şiddet eylemlerinde bulunan, nefreti besleyen radikal Hindulara tanık olduğumuz gibi, Müslümanların yanında yer alan, Müslüman haklarını savunan, Müslümanlarla kardeşçe yaşayan Hindulara da şahit oluyoruz.

Hem radikal hem de Müslümanların haklarını savunan Hindular var

 5. Hindistanlı Müslümanlara kimse sahip çıkmıyor dünyada, İslam ülkeleri de dahil diyebilir miyiz?

Kim kime sahip çıkıyor ki… Yanlış bir durum olduğunda genel ve yaygın olarak kınamalar söz konusu oluyor. E tabii bu durumun da somut bir yaptırımı veya caydırıcılığı olmuyor. Burada Rohingya Müslümanları aklıma geldi… Ya da Filistin… Maalesef bu gibi pek çok örneğin var olduğu bir dünyada yaşıyoruz… Ancak, Realizmin çok basit ve çok temel bir kuralı vardır: Devletler çıkarları peşinde koşarlar ve kendi başlarının çaresine kendileri bakarlar.

Uluslararası Politika söz konusu olduğunda maalesef çıkarlar her şeyden önce geliyor. Normalde zaten siyasetin doğasında duygular değil, mantık-çıkar dengesi kendine daha çok yer buluyor. Ancak, bu noktada, kuşkusuz sadece Müslümanlar konusunda değil, insani tüm konularda, başta Türkiye olmak üzere sağduyulu yaklaşan ülkeler de yok değil. Öte yandan, sosyal medya, yani sanal dünya bambaşka bir dünya. Dezenformasyon ve provokasyon gibi yanılgı ve yanılsamalara karşı dikkatli olunmasının elzem olduğu bir dünya. Ayrıca, bu konu, bir başka ülke veya dış ülkeler tarafından sahip çıkma ya da sahip çıkmama meselesi olmamalı diye düşünüyorum. Hindistan gibi çeşitlilikle var olan bir ülke bu çeşitliliğin harmonisini bizatihi kendi geliştirmeli ve korumalıdır. Her şeyden önce Hindistan gibi çeşitliliğin simgesi olan bir ülkenin yönetim anlayışı seküler ve demokratik çizgiden ayrılmamalıdır. Hindistan gücünü Hindu varlığından aldığı kadar, Müslüman varlığından da alıyor. Yani, Hindistan Hindularla, Müslümanlarla ve diğer topluluklarıyla Hindistan. Bu arada, Hindistan Müslümanlarının da kendi içlerindeki sosyal bölünmeleri bir kenarda tutarak, politik çizgide daha koordineli bir mobilizasyonu gerekiyor. Dolayısıyla aslında 6. sorunuzun da cevabını vermiş oluyorum… Kısacası, çözüm hem çok basit hem de çok zor. Popülizmin aksine, farklılıkları ve çeşitliliği kucaklayan, bunları politik amaçlar doğrultusunda araçsallaştırmayan, laik-seküler ve demokratik çizgiden taviz vermeyen ve radikalprovokatif unsurlara karşı sıkı önlemler alan bir yönetim anlayışı çok daha ön planda olmalıdır. Hem Hindistan için hem de genel anlamda… Son olarak, Hindistan’daki söz konusu siyasetçinin parti görevinden ihraç edilmesi ve Hindistan makamlarınca söze konu siyasetçinin açıklamalarının kınanması çok olumlu bir yaklaşımdır. Ancak, Hint hükümetinin artan İslamofobiye yönelik önlem alma noktasında ve özellikle Müslümanlar konusunda dini özgürlüklerin güçlendirilmesi noktasında daha samimi, daha somut, daha güçlü adımlar atması gerekmektedir.

captcha